Sağırdere (Kemal Tahir'den)
Mustafa dalgındı. Ayağı kayıp dizinin üstüne çöktü.
-Aman Mustafa önüne bak yahu!.. -Topal İsmail telaşlı doğrulmuştu-: Aman arkadaş!..
Mustafa avucundaki toprakları silkeledi:
-Burada mısın?
-Buradayım elbet... Bu bacak böyleyken, düğünlerde halay çekecek değilim ya..
Topal İsmail, Kavaklıgöl'e hınçla tükürdü.
-Yahu, sen ne yaptın, bu kemik ne yaptı?
-Aman Mustafa kemiği ver, Bana da lazım...
Mustafa, muşambaya sarılı bir şeyi kuşağından çıkarıp yere çalınca Topal İsmail hopladı:
-Dur efendi! Dur Aman! Bu mübarek yere vurulur mu? Ağzın yüzün bükülür!
-Bırak dinini seversen. Bir işe mi yaradı ki? Ayşe gitti elden...
-Gitmekle... Bu kemik başka kemik...
Topal İsmail sakat bacağını uzattı. Besmele çekerek muşambanın yedi katını açtı. Ortası kırmızı ibrişimle sarılı yarasa kemiğini avucuna koydu. Saygıyla, biraz da korkarak bir zaman baktı.
....
-Hep kendi kendine konuşursun İsmail... Soğutacak yanı hiç sürülür mü? Dediğin gibi: Okudum, okudum şurasını sürdüm. Sırtına iyice sürdüm. Hayretmedi.
-Edecekti ya... Neden etmedi? Allah Allah! Bu kemiğin önünde hiç durulmaz. Karı milletinin Azrail peygamberi bu kemik... İnanmazsan Reşit Hoca'ya sor! Bu kemikte çok iş var Mustafa. Bu kemik bildiğin kemik değil!.. Yarasa kuşunun kemiğidir bu.
.... Akan suyun fendine akıl ermez. Yarasa kuşunun kemiği suyun içinde ikiye ayrılır. Bir takımı, akıntıyla başaşağı akar, ikincisi mutlak, akıntının tersine, yukarı çıkar. Allah'ın bir işi canım. Tılsımlı kemik, akıntının yukarısına çıkan kemik.. Bendekini ayrıca Reşit Hoca okudu. İpeğe, ibrişime okuya okuya sarılmasının sebebi: Bir daha hiç ıslanmayacak. Acaba verdiğimiz herif, elinden suya mı düşürdü?
-Yalancı. Biz suya sokmadık... Soğutacak yanını da sürmedik. Ayşe sonunda, Hakkı'ya vardı.
....
Cemal ustadan üçüncü aylığını aldığı zaman Mustafa'nın elli lirası oldu. Altı tane beşlik banknot, üst yanı gümüş lira... "Ver ben saklayayım" diyeceğinden çekinerek bu kadar parası olduğunu Cemal ustadan bile gizliyor, gömleğinin içinden boynuna kaytanla astığı kesesini düşürmekten, çaldırmaktan korktuğu için sık sık yokluyordu.
Üçüncü aylığı aldığının ertesi günü, akşam takımları toplarken "Parasını mala yatırmak" aklına geldi. "parayı mala yatırmak", Cemal ustanın her zamanki öğüdüydü.
Cemal usta, bir eski şapka ile bir eski pantolon verdiği için şimdilik giyimi var demekti. "yamalı olsun, bize yeter!" diyerek çekiç sallamaktan artık nasırlanmış avucunu gizlice kaşıdı.
Dükkan camekanlarında gördüğü eşyaları gözünün önüne getirmeye çalışıyor, deminden beri, Ankara'ya ilk geldikleri sıralarda handa otururken arkadaşlardan birinin Hergele pazarında bulup aldığı, kullanılmış kazağı hatırlıyordu. Sonunda "Biz yenisini alırız, elli liramız var" dedi.
Sağırdere'de çocuksu bir aşkla tutulduğu kıza kavuşamayan Mustafa'nın köye katlanamayıp Ankara'ya çalışmaya gitmesi, orada bütün zorluklara rağmen tutunmaya çalışması, kent hayatını görüp, kendini sorgulamaya başlaması, sonrasında ise değişerek köye geri dönmesi anlatılır.