31 Temmuz 2016 Pazar

Cebelavi Sokağı'nın Çocukları


Cebelavi Sokağı'nın Çocukları (Necib Mahfuz'dan)

Bizi hiçbir zaman görmeyen ve hiçbir zaman göremediğimiz bir büyükbabamız olması hüzün verici değil midir? Bizler pislik içinde yaşarken, onun kendini o konağa kapatması tuhaf değil midir?


...Üzüntüsüyle başa çıkıp işi o kadar iyi öğrendi ki Balkiti'yi bile şaşırttı. Çölde gece gündüz, bıkıp usanmadan alıştırma yaptı. Günlerini, haftalarını, aylarını bu işe ayırdı, azmini kaybetmedi, yorgunluğun kendisini alt etmesine izin vermedi. Mahallenin tüm sokak aralarını öğrendi, yılanlara alıştı. Gösterilerini binlerce çocuğa sundu, başarının ve kazancın tadını çıkardı.

..."Başkalarının kötü durumundan zevk almak saygınlığımıza yakışmaz!" diye onu tersledi Cebel.

...Cebel'in halkının vakıftaki payını aldığı gün, unutulmaz bir gündü. Cebel, zaferine sahne olan evin avlusuna oturdu ve El Hamdanlar'ı çağırttı. Tüm aile bireylerini saydı, parayı aralarında eşit bir şekilde böldü, kendini de herhangi bir ayrıcalığa tabi tutmadı. 
Belki de Hamdan bu eşitlikten çok memnun değildi, ama duygularını dolaylı olarak ifade etti. "Kendini dolandırmak adaletli değildir!" dedi Cebel'e.
"İki pay aldım, benimki ve Şefika'nınki," dedi Cebel, kaşlarını çatarak.
"Ama sen bu mahallenin önderisin."
"Bir önder, halkını soymamalıdır,"dedi Cebel, herkesin duyabileceği bir sesle.
"Aramızda bir kahvehane sahibi, bir seyyar satıcı, bir de dilenci var herkes nasıl eşit olsun? Bu kuşatmaya ilk meydan okuyan bendim ve Kidra tarafından kovalandım. Seni sürgünde ilk bulan bendim, ondan sonra ilk destekleyen de bendim, diğer herkes bu konuda çekimserken!"
"Kendini öven insan yalancıdır," diye bağırdı, giderek öfkelenen Cebel. "Allah'ın huzurunda yemin ederim, senin gibi insanlar acı çekmeyi hak ediyor."

...Hamdan, Cebel'in öfkesini dindirmek için onunla yumuşak bir sesle konuştu. "Dabis parayı Kabalha'ya iade edecek."
"Ona önce gözünü iade etsin!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı Cebel.
Kabalha ağlıyordu.
"Gözünün görmesini sağlamak mümkün olsaydı keşke" dedi Şair Rıdvan, kederle.
Cebel'in yüzü gürleyen, şimşekler çakan gökyüzü kadar karanlıktı."Ama kaybedilen göz karşılığında göz almak mümkün"
Dabis endişeyle Cebel'in yüzüne baktı, parayı Hamdan'a verdi. "Öfkeden aklımı kaybetmiştim. Onun canını acıtmak istemedim!"
Cebel Dabis'in yüzüne uzun uzun baktı, gazap içindeydi, sonra korkunç bir sesle konuştu. "Göze göz, suç işleyen kaybeder."
Hamdan konuşmak üzereydi ama önce Cebel konuştu."Cebelavi sizi birbirinizle kavga edin diye seçmedi. Hayatımız ya düzene ya da herkesi ortadan kaldıracak olan karmaşaya dayalı olacak. Sen de bunun için gözünü kaybedeceksin, Dabis"
...
"Sizi korkaklar, sizi kötü kalpli insanlar!" diye bağırdı Cebel. "Allah şahidimdir, çetelerden nefret etmenizin tek nedeni, size karşı olmalarıydı. En ufak bir güce sahip olduğunuz zaman başkalarını taciz etmekten veya onlara saldırmaktan hiç çekinmiyorsunuz. İçinizde, ta derinlerde gizlenen şeytanlardan kurtulmanız için tek çare, onları merhametsizce bastırmanızdır! Ya düzen ya da karmaşa!"

...Cebel'in devrinde dürüstlük ve güvenlik hüküm sürdü, Cebel, yolundan asla sapmadan, bu dünyadan ayrılana kadar halkının arasında adaleti ve düzeni temsil etti.
...Kendini zorbalıktan, çetecilikten, haraç kesmek ve uyuşturucu ticareti vasıtasıyla elde edilen zenginlikten uzak tuttu. Halkına adalet, güç ve düzen konusunda örnek teşkil etti. Sokağımızdaki başka insanlarla ilgilenmediği doğrudur. Belki de, halkının yaptığı gibi, onları gizliden gizliye küçümsedi ya da hor gördü, ama onlara hiçbir zaman haksızlık etmedi, zarar da vermedi, herkes tarafından örnek alındı.
Sokağımızın baş hastalığı olan unutkanlık olmasa, bu iyi örnekler boşa gitmezdi. Ama unutkanlık sokağımızın vebası gibidir.

...Korkuya kapılan vekilharç ve adamları casuslarını her yere göndererek evleri ve dükkanları arattılar, insanlara en ufak kabahatlar için bile acımasız cezalar dayattılar. İnsanları baktıkları, şaka yaptıkları veya güldükleri için sopalarla dövdüler, sokak kabus gibi bir korku, nefret ve zulüm atmosferine katlanmak zorunda kaldı. Ama halk bu zorbalıklara sabırla katlandı. Umutlarına tutundular, zulme uğradıkları zaman da şöyle dediler: "Gecenin ardından gün nasıl doğuyorsa adaletsizlik de bir gün son bulacaktır. Zorbalığın ölümünü de göreceğiz, ışığın ve mucizelerin doğuşunu da."