23 Kasım 2015 Pazartesi

Yerkubbe


Yerkubbe (Halit Kakınç'tan)

"Görmek için gelirler... Ve gelirler görülmek için." Ovidius.
"Ben insana sığabilene evren, evrene sığamayana da insan derim." Muhammed İkbal.


Arius bunu hissetmedi. Son gücünü toplayarak konuşmaya devam etti:
"Söyleyin gerçek Hıristiyanlara... Bu sapkınlık, toplu bir zulme ve katliama dönüşmeden bir an önce topluca en güvenilir yerlere göçsünler. Bu şehrin altına insinler. Sarnıçlardaki tünellerden yararlansınlar. Yeraltı mağaralarına sığınsınlar. Saklansınlar.
"Mesih'in sözlerini hiçbir zaman akıllarınızdan çıkartmayın: Er veya geç 'Birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak...'

..."Wofgang Müller adlı Avusturyalı bir arkeolog, İstanbul'da bilinen yetmiş iki adet sarnıç olduğunu yazmıştı" diye araya girdi Inge. "İşin ilginç yanı, bugün hala sanki dün inşa edilmiş gibi sapasağlamlar. Ve hepsinin ortak yanı yerin altında olmaları."

...Basilica Sarnıcı'nın planını 19. yüzyıl başlarında Alman denizaltıcılar çıkarmış. Buna göre uzunluğu 140, genişliği ise 70 metre. Dikdörtgen biçiminde bir alanı kapsayan dev bir yapı. Sarnıcın içinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun var. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane olmak üzere 12 sıra meydana getiriyor. Toplam 9,800 metrekare alanı bulunan bu sarnıç, yaklaşık 100 bin ton su depolama kapasitesine sahip. 

..."Yerebatan Sarnıcı'nın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki adet Medusa başı var. Medusa, Yunan Mitolojisi'nde yeraltı dünyasının dişi canavarları olan üç Gorgon'dan biri. Mitolojik verilere göre bu üç kız kardeşten yalnızca Yılan Başlı Medusa ölümlüydü. Ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahipti bu dilber kızımız.."

...Gerektiği takdirde birer hafta arayla üç kere daha inilebilecekti sarnıcın sularına. Yıllardan 2014... Aylardan Kasım... Günlerden ayın 23'üydü.

...Oktay Cansu şişme bottan Medusa'ya doğru sarktı. Sağ elini üst, sol elini de alttaki gözüne yerleştirdi Medusa'nın. Ve yüksek bir sesle, Latince üç cümle söyledi: Yavaş hazırlan, Cesur olana şans yardım eder, Doğrudan konuya girilmelidir.

..."Arkadaşlar, uzay-zaman bütünlüğü içinde bilemediğimiz bir nedenden ötürü, çok büyük bir olasılıkla bizimkine paralel bir evrene geçmiş bulunuyoruz."

..."Matematiksel olarak peşinen kabul ettikleri karadelikleri incelerken bir şey daha buldular. Paralel evrenler, aynen birbirlerine uçlarından bağlı iki huni gibiydiler. Tünelin bir ucundan gir, o olağanüstü çekime kapıl, diğer ucundan dışarı fırla ve kendini diğer tarafta bul. Daha da popüler tanımıyla söylemek gerekirse, Solucan Deliği'nden geç. İşte bizim başımıza gelen de sanırım bundan ibaret."

...Moderndiler... Fakat, Antik Roma'nın cumhuriyet döneminde yüksek görevlilerin kullandıkları renkli geniş harmanilere benziyordu bunlar. Erkeklerinki mor ve vişne karışımı, kadınlarınkiyse bir zamanlar skarlet adı verilen ve kökünün İran'a dayandığı rivayet olunan alev-kan kırmızısıydı.

...Ne demişti Romalıların ünlü aşk ozanı Ovidius. "Güzellik, Tanrı'nın bir armağanıdır. Ama güzelliğinden gurur duyabilecek kaç kadın vardır ki? Çoğunuz, bu değerli armağandan payınıza düşeni alamamışsınızdır."

..."Arius, orada can verdi. Bu korkunç olayın ardından tahta çıkan İmparator I. Theodosius denilen kişi de Arius taraftarlarına son darbeyi vurmakta gecikmedi. İznik Amentüsü'nün doğrulanıp genişletildiği 381 yılında toplanan 2. Ekümenik Konsil'de, Arius hepten lanetlendi. İşte o tarihten itibaren bizim geleceğimiz çizilmiş oldu. Binlerce insan topluca katletildi, kılıçtan geçirildi, diri diri ateşlere atıldı. Arius'un yandaşlarının yaşadıkları yerleşimler yakıldı, yıkıldı. Roma kiliseleri, şeytanın kiliseleri olmuştu artık. Bizim gibiler için dünya, yaşanacak bir yer olmaktan çıkmıştı. Atalarımız, hayatta kalabilmek için mağaralara, dehlizlere, yeraltına sığındılar çaresizlik içinde.
Bir kapı kapanırsa bir kapı açılırmış inanan insanların önüne. Gökkubbe kapılarını kapatmıştı bu insanlara ama, hiç beklemedikleri bir başka kapı açılıverdi önlerinde... Yerkubbe, onları kabul etti."

..."Aşk da aynı hayatı yaşamak gibidir. Kendinizi karşınızdakine açar ve tümüyle sunarsanız, yepyeni ama çok daha güzel bir benlik oluşturabilirsiniz... Kısaca önce kalbimiz, sonra beynimiz. Biz onları hayata açtığımız sürece aşk da, mutluluk da, başarı da bize kapılarını açar."

...Bu insanlar, bizden çok daha önce tolerans denilen olgunlaşma seviyesine ulaşmışlar. Bizler ise öbür tarafta ne yazık ki tolerans denilen olgunluğun hani neredeyse sıfıra yakın bir çizgide seyretmekte olduğu bir düzeyde kalmışız. ...Eğer bir toplumda birbirlerine düşman dünya görüşleri çatışmaya başlarsa, o ülkede yaşayanlar bölünürse, acilen toleransın sağlanmasına ihtiyaç var demektir.

...Jenositler, Demositler, Politisitler, Açlık, Salgınlar ve Terörizm. 20. yüzyılda bu felaketlerin ortak yekunu olarak tam 185 milyon insanın can verdiğini biliyor muydunuz? Bencilce davranalım ve hadi diyelim ki, bu ordular savaşmaya pek meraklılarsa, bırakın savaşsınlar. Peki, sevgili dünyamızda sivilleri samimi olarak düşünen var mı acaba? Resmi verilere göre herhangi bir sivilin, bir savaş sırasında can verme ihtimali, savaşmakta olan bir askere kıyasla tam dokuz kat fazla.

...Fenerin ışığı dört bir yanda gezindi. "Sevgili dostlar, neden burada olduğumuzu bilemiyorum ama, nerede bulunduğumuzu biliyorum. Yarımburgaz Mağarası'na (Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan ve 2001 yılında 1. derece Arkeolojik-Doğal Sit Alanı statüsüne alınan mağara. Küçükçekmece Gölü'nün 1,5 km. kadar kuzeyinde, Altınşehir semtinde) hoşgeldiniz."